Kasia @ South Korea

Moğolistan ziyaretimizin ardından KBD maceramızın 7. ülkesi Güney Kore oldu. Ancak Rusya vizemizi kullandığımız, Çin vizemiz de olmadığı için Güney Kore’ye uçak ile gitmeye karar verdik ve 12 Temmuz gecesi Ulanbatur’dan Incheon’a uçtuk. Güney Kore’ye gitmeden önce bu ülke ile ilgili pek fazla bir beklentimiz yoktu. Belki de bu yüzden bu ülkeden çok etkilendik. Özellikle Moğolistan gibi teknolojinin günlük hayatın bir parçası olmadığı bir ülkeden, Güney Kore gibi teknoloji ile iç içe yaşayan bir ülkeye geldiğimizde başlarda biraz şaşkınlık yaşadığımızı söyleyebiliriz. Rusya ve Moğolistan ile birlikte Batı kültüründen uzaklaşmaya başlamıştık ve artık Güney Kore ile birlikte yaşam tarzı, gündelik hayat ve toplum kuralları tamamen değişti. Biz bu ülkede 12 gün geçirdik. Biraz daha uzun kalmak istiyorduk ancak ekibimizin 3. üyesi Konur 24 Temmuz’da aramıza Japonya’da katılacaktı ve bu güzel ülkedeki programımızı kısa tutmak zorunda kaldık. 12 günün ilk 7 gününde Seul’u, kalan 5 gününde ise Busan’ı ziyaret ettik.

Sabah saatlerinde Incheon Havalimanı’na indikten sonra toplu taşımada kullanılan T-Money isimli kartlardan edindik. Bu İstanbul’daki toplu taşıma kartlarına benziyor. Kart başına 4000 won ödeyip kartı alıyorsunuz ve daha sonra kredi yüklüyorsunuz. Bu kart sadece toplu taşıma için değil, taksilerde ve marketlerde alışveriş yapmak için de kullanabilirsiniz. Seyahatiniz sonunda ise kullanmadığınız kredileri geri alabiliyorsunuz. Bir çok ödeme hizmetinin tek bir kartta toplanmış olması bir çok şeyi kolaylaştırıyor. Üstelik kart sadece Seul’de değil, ülkedeki diğer şehirlerde de kullanılabiliyor. Biz kartı Incheon Havalimanı’ndan aldık ve Busan Havalimanı’nda ise harcamadığımız kredileri geri aldık. Kart ise bizde kaldı.

Incheon Havalimanı’ndan Seul şehir merkezine ulaşmak için bir kaç seçenek mevcut. Bunlardan en uygun ikisi tren ve otobüs ile ulaşım. Biz treni tercih ettik. Az önce bahsettiğim T-Money kartını edindikten sonra yeni bir ülkeye ilk adım attığımızda yaptığımız gibi bir atm’den bir miktar nakit para çektik ve trene atlayıp Seul’e doğru yola çıktık. 1 saatlik yolculuğumuz sırasında hava aydınlanmaya başladı. Aşırı nemden ötürü puslu bir görüntüye sahip olan gökyüzünü gördüğümüzde, hava durumunun Moğolistan’dan çok daha farklı olacağını anladık. Daha öncesinde G.Koreli arkadaşlarımız bizleri Temmuz – Ağustos ayları için uyarmışlardı. Oldukça haklılarmış. Nitekim bu seyahatimizde sıcaktan ve nemden ötürü nefes almakta dahi zorlandığımız anlar dahi oldu.

Hostelimiz Seul tren istasyonuna çok yakındı ve odamıza yerleştikten sonra şehri keşfe başladık. Rusya ve Moğolistan’daki Kiril alfabesinin yerini Kore alfabesi aldı. Artık hiç bir şey okuyamıyorduk. İlk zamanlarda bu durum biraz rahatsızlık verse de bir süre sonra alışınca işler daha rahat hale geliyor. Bir caddede yürüyorsunuz ve tüm tabelalar bilmediğiniz bir alfabe ile yazılı. Bir dükkanın önündesiniz ve eğer resim veya işaret yoksa o dükkan bir restoran mı, yoksa bir avukatlık ofisi mi anlamak imkansız. Tabi bu belirsizliğe alışınca, her şey süpriz oluyor. Dolayısıyla tüm ziyaretlerimiz, internetten yapılan ön araştırmalar ya da sokakta karşımıza çıkan tesadüflerle devam etti. Özellikle tesadüf eseri karşımıza çıkan ilginç olayları önceden bilsek ve arasak muhtemelen yakalayamazdık. Dolayısıyla dil kaynaklı tüm zorluklara rağmen seyahatimizden oldukça keyif aldığımızı söyleyebiliriz.

SEUL

Bu şehirde sadece 1 hafta geçirdik. Teknoloji her yerde. Sokaklar temiz ve düzenli. Bu aylardaki sıcaklık bunaltıcı ve beynimiz sanki erime kıvanımda idi genelde ama çözüm de çok zor değil. Susuzluğa karşı sürekli içecek bir şeyler taşımak gerekli ve mağazalar can kurtarıcı. Çok bunalınca gir bir mağazaya ve serinliğin tadını çıkar. Gerçi ok sıcak – çok soğuk – sonra yine çok sıcak şeklinde gidince döngü sağlık açısından çok da iyi değil. Neyse ki bünyemiz sağlam, bize bir şey olmadı. Şehirde kaldığımız yer ana tren istasyonuna çok yakındı. Dolayısıyla hostelimizden bir çok yere yürüyerek ulaşabiliyorduk. Ama zaten metro sistemi de oldukça gelişmiş durumda. 2 – 3 duraktan uzak mesafeler için metro da oldukça kullanışlı. Akşamları hostele dönüş yolunda ise genelde serinliğin tadını çıkarmak için yürüdük. Yazının bundan sonraki kısmında bir haftalık Seul seyahatimizde ziyaret ettiğimiz yerlerden bahsedeceğim.

DONGDAEMUN DESIGN PLAZA

Kore tasarım endüstrisinin en yeni ve en ikonik yapısı. Dongdaemun bölgesinin merkezinde yer alıyor. Tasarım ile alakalı şov, konferans, sergi ve toplantılar için kullanılmakta. Dünyanın en ünlü mimarlarından biri olarak kabul edilen Zaha Hadid tarafından tasarlanan bu bina Dünya’da görülmesi gereken en ikonik mimari yapılardan birisi olarak kabul görüyor. Biz günümüzün yarısını burada geçirdik. Yerel tasarımcıların ürünlerini sergiledikleri mağazalar ile birlikte ve bir poster, bir de sinema sergisi ziyaret ettik.

NAMSANGOL HANOK KÖYÜ

Geleneksel Kore evlerine Hanok denmekte. Seul şehir merkezindeki Namsan Tepesi eteklerine kurulu olan bu köy ise Hanok evlerini görebileceğiniz yerlerden bir tanesi. Ancak köy orjinal değil, orjinale yakın bir şekilde ziyaretçiler için sonradan inşa edilmiş. Burada geleneksel Kore köy yaşam tarzını ve geleneksek Kore evlerinin nasıl olduğunu görebilirsiniz.

MYEONG-DONG

Seul’un alışveriş bölgesi. Sokağın başına geldiğinizde şaşıracaksınız. Özellikle akşamüzeri burayı ziyaret etmelisiniz. Her köşe başında daha önce görmediğiniz yemeklerle donatılmış ayrı bir sokak yemeği tezgahı bulunmakta. Her tarafta bir cümbüş hakim. Seul’un kalbi sanki burada atıyor.

YONGSAN ELEKTRONIK PAZARI

Bilgisayar sistemlerinden, ithal ses sistemlerine, video oyun galerilerinden cep telefonu aksesuarlarına aklınıza gelebilecek tüm elektronik aletleri temin edebileceğiniz bir mahalle düşünün. Mahallede 3000’den fazla mağaza var ve elektronik ihtiyaçlarınız için biçilmiş kaftan burası. Aradığınız ürünü ülkenin geri kalanındaki mağazalardan daha ucuza bulabilirsiniz. Hatta tüyo verelim, nakit olarak vergisiz alışveriş yapmanız dahi mümkün.

NAMSAN KULESİ

Seul’u 480 metre yükseklikten izleyebileceğiniz bir kule. Şehrin en ilgi çeken ziyaret noktalarından bir tanesi. Gerçi biz Temmuz ayı gibi çok nemli bir zamanda geldiğimiz için aşağısını pek izleyemedik.

GWANGHWAMUN KAPISI

Orjinali Joseon Hanedanlığı tarafından 1395 yılında inşa edilmiş olan bu yapı Gyeoungbukgung Sarayı’nın ana kapısıdır. Ancak Japon istilası sırasında Japonlar tarafından oldukça büyük zarar görmesinden ötürü 1968 yılında aslına olarak tekrar inşa edilmiştir.

GYEONGBOKGUNG SARAYI

1395 yılında inşa edilen bu saray şehrin diğer saraylarına kıyasla çok daha büyük ve ilgi çekici. 16. yy’daki Japon istilası süresince çok zarar görmüş olsa da 19.yy’daki Gojong Krallığı döneminde restore edilerek kullanıma tekrar açılmış. İçindeki parkları ve ahşap binalarıyla oldukça keyifli bir gün geçirmek için ideal bir yer. Bahçe o kadar büyük ki, girişteki turist kalabalığını aldanmayıp saray bahçesinde ilerlerseniz bir süre sonra çevredeki insan sayısının azaldığına şahit olacaksınız.

KORE ULUSAL MÜZESİ

YOngsan İstasyonu’ndan 1.5 km uzaklıktaki bu müze, G.Kore’nin en büyük müzesi durumunda. Burada eski çağlardan başlayarak günümüze kadar uzanan Kore tarihine tanıklık edebilirsiniz. Müze aynı zamanda Yongsan Aile Parkı ve Kore Savaş Anıtı’na da çok yakın.

NAMDAEMUN PAZARI

G.Kore’nin en büyük geleneksel pazarıdır. Her türlü ürünü bulabilirsiniz. Buradaki mağazalar aynı zamanda toptan satış da yaptıkları için fiyatlar ülkenin geri kalanındakine göre daha uygundur. Mağazalarda toptan satış için 23:00’te başlayıp sabaha karşı 04:00’e kadar sürmektedir. GÜnün geri kalanında ise turistlerin oluşturduğu bir kalabalık bölgeye enerji katmaktadır. Tüm mağazalar ise akşamüzeri 17:00’de kapanmaktadır.

ITAEWON

Yabancı ziyaretçiler için özellikle tasarlanmış olan bu bölgede sokak yemekleri, sanat galerileri, gece kulüpleri, antik mobilya mağazaları bulabilirsiniz. 1997 yılında yabancı ziyaretçiler için tasarlanmış olsa da şu an bölgede 20.000’den fazla yabancı yerleşimci yaşamakta.

DAEHANGNO CADDESI (ÜNİVERSİTE CADDESİ)

Gençleri mıknatıs gibi çeken bir bölge. 1980’lerde bir çok tiyatro ekibi buraya taşınmaya başlamış ve bir süre sonra bölge bir kültür merkezi haline gelmiş. Şu an ise canlı kafeleri, tiyatroları ve gece nhayatıyla büyük bir eğlence merkezi olarak ilgi çekiyor.

GANGNAM DISTRICT

Seul’un gece hayatının en hareketli olduğu bölgesi. Kelime olarak Nehrin Güneyi anlamına gelmekte. Adından da anlaşıldığı üzere Seul’ün ortasından geçen Han Nehri’nin güneyide bulunuyor. Gangnam metre istasyonunun 5 numaralı çıkıştan çıktığınızda tüm zamanların en popüler şarkılarından bir tanesi olan Gangnam Style şarkısı sizi karşılayacak. Seul’ün gece hayatının şakası yok. Gangnam’da hayal gücünüzü zorlayacak partiler sizi bekliyor.

SAMSUNG D’LIGHT

G.Kore’nin en mbüyük elektronik firmalarından bir tanesi olan Samsung’un yeni ürünlerini inceleyip, gelecekte bizleri ne tür teknolojilerin beklediğini görebilirsiniz. Girişte size bir bileklik veriyorlar ve tüm sergi salonu etkileşimli elektronik aletlerle dolu. Kendi resiminiz ve isminiz dahi binanın çeşitli yerlerinde karşınıza çıkabiliyor.

COEX – ALIŞVERİŞ MERKEZİ VE AKVARYUM

Kore Dünya Ticaret Merkezi’nin altında devasa bir alışveriş merkezi ve devasa bir akvaryum yer alıyor. Alışveriş merkezini diğer örneklerinden ayıran özelliği ise merkezinde devasa bir kütüphane bulunması. Binlerce insan bir yandan kitap okuyor, bir yandan kahvelerini yudumluyor. Balkonda durum kütüphanenin bulunduğu meydana bakınca sanki karınca yuvasına bakıyormuşum gibi hissettim. Akvaryum’da ise balina dahi mevcut. Dünya’nın sayılı tankarından bir tanesi. Seneler önce bu akvaryum videosunu görüp hayran kalmıştım. Nerede olduğunu dahi bilmiyordum. Seul’e geldiğimizde direk buraya gitmek aklıma geldi ama bilet fiyatlerı bizim bütçemizin çok çok üzerinde. Dolayısıyla giriş kapısına kadar gitmemize rağmen bu akvaryumu pas geçtik.

APGUJEONG RODEO

Şehrin güneyinin alışveriş ve moda merkezi diyebiliriz. Eskiden lüks bir kitleye hitap eden bu bölge bugünlerde gençlerin hakimiyeti altında. Neon ışıklarının süslediği sokaklarda gezinip, insanları izlerken zamanın nasıl aktığını unutabilirsiniz. Kasia’nın zorlamasıyla Moomin kafesine gittik. Mahalle güzel, ama moomin çok kötü:)

Bu altı gün Seul’ü baştan aşağı keşfetmek için ne yazık ki yeterli değildi. Bu modern ve güzel şehirde daha fazla kalmak ve Seul ve Kore kültürünü biraz daha keşfetmek isterdik ancak bu ülkede geçirebileceğimiz diğer 5 günü diper bir büyük şehir olan Busan için ayırdık.

Busan yazımız ise burada –> Bağlantı

Güney Kore ile ilgili hazırladığımız videoyu ise izlemeyi ve beğenirseniz paylaşmayı unutmayın lütfen=)

[su_divider top=”no” style=”dotted” divider_color=”#379bbf” margin=”10″]

Ne Yenir & İçilir?

  • Kimchi (Fermente Sebze), Kore mutfağının en eski, belki de en önemli yemeğidir. Fermente edilmiş sebzelerden oluşan bu yemek bol baharatlı ve ekşi bir tada sahiptir.
  • Bibimbap (Karışık Pilav) için karışık malzemelerle hazırlanan bir çeşit pilav yemeği diyebiliriz. İçinde tabi ki pirinç, namul (sote sebzeler), mantar, dana eti, soya sosu, gochujang (acı biber salçası) ve kızarmış yumurta bulunur.
  • Bulgogi (Marine edilmiş ızgara dana eti) sulu ve lezzetli bir yemetir. Et genellikle sarımsak ve dilimlenmiş soğan ile birlikte ızgara edilir.
  • Japchae (Karışık erişte kızartması), Kore mutfağının geleneksel yemeklerinden bir tanesidir. Tatlı patates, erişte, dana eti, rendelenmiş sebze, soya sosu ve şeker tavada birlikte pişirilir.
  • Hoeddeok (Tatlı şuruplu krep) Kore sokaklarının meşhur yiyeceğidir. Özellike kış mevsiminde bolca tüketilir.
  • Ddukbokkie (Baharatlı Pirinç Keki) aynı zamanda tteokbokki olarak da telafuz edilir. Silindir şeklindeki pirinç hamurları, üçgen balık hamuru, sebzeler ve tatlı acı sos ile birlikte pişirilir. Genellikle Pjongmacha (sokak satıcıları) tarafından satılmaktadır.
  • Seolleongtang (Öküz Kemik Çorbası) öküz kemiği, öküz göğüs etinden yapılan bir çeşit geleneksel Kore çorbasıdır. Seul’un tuz, karabiber, doğranmış yeşil soğan ve rendelenmiş sarımsak ile birlikte servis edilen yerel bir yemeğidir. Suyu sütlü beyazımsıdır ve genelikle pilav ile birlikte servis edilir.
  • Soondubu Jiggae (Yumuşak tofu güveç) yumuşak tofudan yapılan, baharatlı, sebzeli bir yiyecektir. İçinde mantar, sebzeler, deniz ürünleri, sığır ya da domuz eti ve gochujang (acı biber salçası) bulunur.
  • Samgyeopsal (Domuz Şeritleri) marine edilmiş domuz etinin ızgara edilmesidir. Pişen etler, tuz ve susam yağına batırılır ve içine dilimlenmiş sarımsak, ızgara soğan ve kimchi eklenmiş marul yaprağına sarılarak servis edilir.
  • Hobakjuk (Kabak püresi) buğulama kabak ve pirinç bulamacı ile hazırlanan Kore püresidir. Çok tatlı ve lezzetli bir kabak yemeğidir.
  • Naengmyeon (Soğuk karabuğday eriştesi) uzun, ince erişte parçaları, Kore armut dilimleri, et dilimleri ve çokça haşlanmış yumurta ile birlikte pişirilir. Soğuk olarak yenir.
  • Samgyetang (Ginseng tavuk çorbası) başka bir geleneksel kore çorbasıdır. İçinde Tavuk, sarımsak, pirinç, taze soğan ve hünnap vardır.

2 YORUMLAR

  1. Merhaba,elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. ben de Mart ayı için biletimi aldım. Bir sorum var: güney koreye gidişte yanımda nakit götürmek çok mantıksız geliyor. ATM derken hangi bankayı kastettiniz? Ve nasıl kartı geçerli yapabildiniz? Yurtdışında geçerlilik yok diye biliyordum. Cevap için şimdiden teşekkürler.

    • Merhaba. Biz hem Polonya bankasına ait bir katı hem de İşbankası’nın normal debit kartını kullandık. ATM’lerden herhangi bir sorun yaşamadan paramızı çektik. İşbankası kartı visa idi. Polonya kartı ise mastercard. Kullanacağınız ATM’nin üzerindeki mastercard, visa gibi işaretlere bakın ve ATM bu kartlardan para çekimine uygunsa siz de gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Tabi bankanızdan çekim ücreti, kur farkı gibi ücretleri öğrenmenizde fayda var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz