ÇANTA (55 + 15 lt)

Sırtçantası önemli bir konu. Daha önceki seyahat deneyimlerimiz ve takip ettiğimiz bazı seyahat blogları sayesinde Osprey Farpoint 70 model çantada karar kıldık. Çanta aslında iki çantadan oluşmakta. Ana çanta 55 litrelik. Bir de üzerine fermuarlanan 15 litrelik günlük çanta var. Rlimizde daha hacim olarak daha dar ve daha geniş çantalar var ancak 50 litrenin altı yanımıza almamız gereken eşyalar için yeterli değil, 55 litrenin üzeri ise bu kadar uzun süreli bir seyahat için oldukça büyük. Dünya turuna sırtımızda devasa bir çanta ile çıkmamalıyız.

Bu çantayı tercih etmemizin en önemli sebebi az önce de bahsettiğim gibi aslında iki çantaya ihtiyacımızın olması ve bu çanta 15 litrelik ve 55 litrelik iki çantadan oluşuyor. Neden iki çantaya ihtiyacımız var? Şöyle açıklayabiliriz. Şehirler arası yolculuklarda büyük çantayı taşıyacağız ama şehir içinde tura çıktığımızda ya da kısa süreli seyahatler için bir de günlük çanta gereksinimimiz var. Bu çantanın inceleme videosunda göreceğiniz gibi, günlük çanta, büyük çantaya monte edilebiliyor ve hacim olarak elektronik eşyalarımızı, günlük kullanacağımız eşyaları alabilecek büyüklükte.

Bir diğer güzel yanı ise, çantanın fermuarının tamamen açılabilmesi. Yani çanta yatık iken tüm üst yüzey kalkıp en alttaki eşlayara da kolaylıkla ulaşmanızı sağlıyor. Uçuşlar için sırt tarafındaki askılar başka bir bölmenin içine girebiliyor ve el çantası gibi taşınabiliyor.

İşte çantanın inceleme videosu:

MONT

Bu 24 ay içerisinde çok fazla kış yaşamayacağız ama yine de mesela Patagonya’da iken soğuk havaya karşı bizi koruyacak bir monta ihtiyacımız olacağını düşündük. İndirim zamanını bekliyorduk, kışın bitmesiyle Mart ayında montlarımızı aldık. Aradığımız en önemli kriter hafiflik idi. Fiyat ise daha sonra geliyordu. Biz de yaptığımız araştırmalar, takip ettiğimiz yerli yabancı bloglardaki incelemeler sonucunda tercihimizi The North Face Thermoball’dan yana kullandık.

Montun özelliklerinden biraz bahsetmek istiyorum. Az önce de söylediğim gibi en hoşumuza giden özelliği hafifliği. Katlandığı zaman kendi cebine sığabiliyor ve ağırlığı sadece 350 gram. İçeriğinde kaz tüyü yok ancak son derece ince mikrofiber elyaftan oluşuyor. Thermoball denilen bu sentetik ısı yalıtımı teknolojisi ile sıcaklık küçük hava ceplerine hapsoluyormuş vbe yağmurlu günlerde dahi ısı yalıtımı sağlamaktaymış. Mont yne bu kumaş sayesinde rüzgarı tamamen kesiyor. Karakışın ortasında -10 derecelerde belki çok verimli olmayabilir ama seyahatimiz süresinde göreceğimiz en düşük sıcaklıklarda dahi içimizde tek bir t-shirt ile sıcak kalabiliriz. Şu an Varşova’da hava +3 derece civarında Montu içimizde sadece t-shirt olacak şekilde deneme şansımız oldu ve çok memnun kaldık. Seyahatimiz sırasında kullanmadığımız zamanlarda katlayıp sırt çantalarımızda yer kaplamayacak şekilde taşıyacağız.

Thermoball başlıklı ve başlıksız olarak satılıyor. Hem Türkiye’de, hem İsviçre’de, hem de Polonya’da fiyat araştırması yaptık. En uygun fiyatı erkek montu için Polonya’da, kadın montu için İsviçre’de bulduk. Mont başına ortalama 100€ ödedik. Şu an Türkiye fiyatları da bunun çok az üzerinde.

FLEECE CEKET

Ekipman hazırlıklarında en zorlandığım kalem bu oldu. Polar mı alsam, yoksa daha ince rüzgar geçirmeyen başka bir yelek mi alsam diye gidip gelirken sonunda The North Face’in PolarTec bir fleece ceketinde karar kıldım. Seyahate başladığımız günün sabahında gittim aldım. Oldukça hafif. Soğuktan aman aman korumuyor ama biraz serin anlarda oldukça işe yarıyor. Özellikle serin Baltık ülkelerinde bunu üzerimden hiç çıkarmadım. Kendisinden oldukça memnunum.

T-SHIRT (5 Adet)

Ben yanıma 4 t-shirt aldım. Takip ettiğim blogların hemen hemen hepsinde 100% pamuklu ürünleri tercih etmeyin diyorlardı. Biraz araştırdıktan sonra The North Face’in iki modelini beğenip aldım. İkisi de 50% polyester, 50% pamuk. Diğer üç t-shirt ise benzer şekilde polyester ve pamuk karışımı.

AYAKKABI (1 Ayakkabı, 1 Terlik)

En zor ekipman seçimini ayakkabı konusunda yaşadım. Zaten sırt çantamda az ağırlık olsun istiyordum, o yüzden bir çift ayakkabı ve terlik ile seyahate çıkmaya karar vermiştim. Ama işte o tek çift ayakkabı tercihini nasıl belirleyecektim? Bu işin sıcağı var, soğuğu var, gece hayatı var, dağı, bayırı, akarsuyu var. Bu kadar karmaşanın içerisinden gittim ve Columbia Peakfreak Nomad Waterproof‘ta karar kıldım. Şimdilik memnunum. Çok sıcak havada kullanma şansım olmadı. Muhtemelen o çok sıcak havalarda zaten şıpıdık terliklerimle geziyor olacağım ama yine de zorunlu hallerde sıcak havada nasıl kullanılır diye aklımda soru işaretleri mevcut duruyor. Bunun yanında bir çift parmak arası terlik aldım. Parmak arasına giren kısmı kumaş olanlardan. Kaç ay beni götürür bilemem, koptuğunda ya da eskidiğinde yenisini edineceğim.

ÇORAP (5 Çift)

Yanıma 5 çift çorap aldım. Her gün çorapları değiştireceğimi düşünürsek, en azından 5 günde bir çorap yıkamam gerekecek. Bu arada alt tarafı çorap deyip geçmeyin. 2 yıl boyunca arşınlayacağımız yolun haddi hesabı yok. Ayakkabılar kadar çoraplar da oldukça önemli. Özellikle ayağı terletmeyen, terleyen ayakları ise kuru tutan, havalandıran cinsten olmalı diyerek başladık araştırmaya. Piyasada bir çok çorap markası ve modeli mevcut. Kullanımı ve en uygun olanlar merino yününden yapılmış olanları. Pamuklu çoraplar teri iyi emse de kolay kuruyamıyor. Polyester çoraplar ise teri ememiyor ve ayağın nemli kalmasına sebep oluyor. Merino yünü ayağı hem kuru tutuyor, hem havalanmasını sağlıyor. Ancak piyasadaki merino yünü olan çoraplar pahalı. Bizim bütçemiz ise bu fiyatların tamamını karşılayacak cinsten pek değildi. Tüm indirimleri, kampanyaları kovalayıp Kasia ile birlikte ikişer çift Icebreaker Merino Yünü Çorap aldık. Diğer 3 çift çorabı ise Jack Wolfskin Hiking Pro oldu. Bu çoraplar da çok ucuz değil ama şansımıza bir mağaza kapanışına denk geldik ve %80 gibi indirimli fiyatları yakaladık.

EK: 5 çift çorap yeterli değilmiş. Yani sık sık yıkıyoruz zaten de, bir kaç çift daha fazladan olsa fena olmaz. Yolda

İÇ ÇAMAŞIRI (5 Boxer, 1 Alt İçlik)

Yanıma 5 adet boxer aldım. 3 tanesi %100 merino yünü, 2 tanesi ise pamuk polyester karışımı. Bunların haricinde bir adet %80 pamuk %20 polyester üst içlik var yanımda.

ŞORT (3 Adet)

Bir adet sportif şort, bir adet ise yandan cepli adını şu an bilemediğim çok fonksiyonlu şort var çantamda. Bu ikincisi biraz ağır ama ileride G.Doğu Asya taraflarındayken ucuz bir alternatif ile değiştirebilirim. Bu iki şort haricinde bir tane de mayo şort var. Ağır ve çok yer kaplayan cinsten değil.

PANTOLON (1 Adet)

Pantolonu seçerken açıkçası biraz zorlandım. Hem hafif seyahat etmek istiyorum, hem de konforlu olsun istiyorum. Sonunda Columbia’nın Convertible pantolonunda karar kıldım. Hem istediğim zaman şort olarak kullanabilirim, hem hafif, hem de ıslandığında çabuk kuruyor. Bunun haricinde başka hiç bir pantolon almadım. İleride ihtiyacım olursa benzer hafiflikte bir pantolon daha alabilirim.

 

ELEKTRONİK EKİPMANLAR

BİLGİSAYAR

Daha önceden kullandığım Macbook Pro 13” modelini evde bırakmaya karar verdim. Ufak olsa da ağırlığı 1.5 kg civarında ve olabildiğince hafif seyahat etmek istiyorum. Uzun araştırmalar sonucunda Microsoft Surface 4 modelinde karar kıldım. i5, 4 GB RAM, 128 GB HDD modelini tercih ettik. Polonya’da yaşayıp, Türk pasaportu sahibi olup, İsviçre’nin AB üyesi olmamasını sonuna kadar kullanıp alışverişimizin 23%’sini vergi iadesi aldık. Çok pahalıya gelmedi. Şu an bu yazıyı da bu aletten yazıyorum. Taşıması kolay. Klavyesi ergonomik ve cihazın kendisinden ayrılabiliyor. Ekran dokunmatik ve bazen çok kullanışlı olabiliyor. Klavye dahil cihazın ağırlı ise 13” Macbook Pro’nun neredeyse yarısı, 800 g. civarında. Yeni aldığımız tüm elektronik ekipmanlar arasında en memnun kaldığım ürün bu sanırım.

DRONE

Seyahate çıkmadan önce hangi kameraları alsak yanımıza diye uzun süre düşündük. Ben DSLR ve lensleri evde bırakıp yanıma kolay taşınabilecek ama güçlü bir drone almaya karar verdim. Normal fotoğraf çekimi için cep telefonumu ve Kasia’nın aynasız makinesini kullanmaya karar verdim. Yanımıza hem DSLR hem de drone almak ağırlık ve çantada kaplayacakları alan sebebiyle çok mantıklı gelmedi. Daha kısa seyahat edecek olsak sanırım ikisini de alırdım yanıma ama malum 24 ay sürecek bu seyahatte o kadar aleti taşımak zor olacaktı. Şu ana kadar kararımdan çok pişman değilim. Bazen DSLR’ın eksikliğini hissediyorum ama drone ile çok farklı işler çıkabiliyor ortaya. O yüzden keyfim yerinde.

Drone’a gelirsek eğer, tercih ettiğimiz model DJI MAVIC PRO oldu. Teknik özellikleri diğer dronelara kıyasla oldukça iyi olmasının yanında büyüklüğü çok kullanışlı. Tabi ki bir “at cebine götür” değil ama taşıması kolay ve ergonomik. Günlük çantamın dörte birini kaplıyor. Batarya dahil ağırlığı ise 740 gram. Tek batarya ile 27 dakika uçuş süresi var. Bu dahi bana mısın diyen diğer dronelar ile karşılaştırıldığında oldukça iyi bir süre. Yanımıza bir tane ekstra batarya daha aldık.

Drone’nun boyutları ve gücü haricinde en güzel özelliği içerisinde farklı uçuş modlarının olması. Mesela bir uçuş esnasında bir obje belirleyip takip et diyorsun, istersen o objenin çevresinde dönerek takip ediyor, istersen peşi sıra gidiyor. Ya da ‘Point of Interest’ moduna geçip başka bir objenin etrafında dairesel uçuş yapabiliyorsun. ‘Tap to Fly’ özelliği ise çok deneyim gerektirmeyen bir uçuş modu. Kumandaya bağladığın telefonun ya da pad’in ekranına dokunup drone’nun gitmesi gerektiği yeri gösteriyorsun, alet o noktaya doğru belirlediğin hızda ilerliyor. Bunlara benzer tüm uçuş modlarıyla birlikte çok daha kolay çekimler yapmak mümkün.

Drone kullanımıyla ilgili başka bir konudan daha bahsetmem gerekiyor. Drone aldınız ve seyahat ediyorsunuz. Seyahat ettiğiniz ülkedeki drone ile ilgili havacılık kurallarını biliyor musunuz? Her ülkenin drone uçuş düzenlemeleri farklılık göstermekte. Mesela Rusya’ya girişte drone’u ibraz edip uçuş yetki belgesi almak zorundasınız. Bunun için de uçuş rotasını vs ibraz etmelisiniz. Biz bunu yapmadık ama merkezi yerlerde de uçuş gerçekleştirmedik. Sadece Baykal Gölü’ndeki Olkhon Adası’nda bir kaç uçuş yaptık ve sanırım oradaki insanların da drone düzenlemeleriyle ilgili hiç bir fikirleri yoktu. Rusya yine iyi bu konuda, mesela Avrupa’nın göbeği Avusturya’da hobi amaçlı dahi drone uçuş yetkisi almak oldukça zor. Her ülkenin kuralları ve düzenlemeleri dediğim gibi farklılık gösteriyor. Biz bir ülkeye girmeden önce google’da (ÜLKE İSMİ) drone regulations diye aratıyoruz. Herhangi bir sorun yaşamadık. Genel olarak havaalanı ve askeri alanların yakınlarında, yüksek binaların olduğu yerlerde ve kalabalık üzerinde uçuş yapmak yasak. Bir de yükseklik sınırlaması var tabi. Bunlar en sık karşılaştığımız yasaklar. En iyisi her ülke için ayrı ayrı bakmak.

GOPRO HERO 5 BLACK

Aksiyon kameralar seyahatlerin olmazsa olmazlarından hale geldi. Taşıması kolay, çekimler ise geniş açılı ve kaliteli. Bu kamerayı genel olarak time-lapse çekimleri için kullanıyoruz. Şu ana kadar su altı çekim yapmadık ama denize ulaştığımızda da su altı çekimleri için kullanacağız. Kameranın kendisi ile birlikte bir kafalık bantı ve avuca sığan ufak bir tripod aldık yanımıza. Bataryasının çabuk bitmesi haricinde hiç bir şikayetimiz yok. 1 adet yedek batarya da var yanımızda. Yaptığımızda günde en fazla iki timelapse çekimi yapıyoruz, dolayısıyla şimdilik 2 batarya yeterli.

FUJIFILM X20 KAMERA

Kasia’nın kamerası. 12 MP’lik bu kamera her zaman elimizin altında. Lens odak mesafesi 28-112 mm. Diyafram ise f/2.0’dan en fazla f/2.8’e geriliyor. En güzel yanı ise boyutlarının ufak olması. Taşıması kolay, renkler ve odaklama özellikleri muhteşem. 2014 modelli bu kaliteli cihaz şu ana kadar bize oldukça yeterli geldi.

IPHONE 5SE

Kasia’nın telefonu. Her zaman elimizin altında. Anlık çekimlerde kullanımı oldukça hızlı ve kolay. Güzel bir ana mı tanıksın, Kasia hemen yakalıyor. Resim özellikle muhteşem değil ama yeterli. Boyutlarının ufak olması Kasia’yı en çok cezbeden yanı. Günlük mobil internet kullanımında da her türlü işini görüyor Kasia’nın.

SAMSUNG S8+

10 yıl sonunda Apple’dan vazgeçip seyahat başlarken Samsung’un bu modelini edindim. İlk bir kaç gün alışmakta zorlansam da bir kaç hafta sonunda telefona hakim olduğumu söyleyebilirim. Fotoğraf ve video çekimi konusunda bence Iphone’un tüm modellerinden iyi. Kullanım konusunda ise ne kadar telefona hakim olsam da, Iphone’un kullanım kolaylığının olduğunu pek söyleyemiyorum. Fotoğraf çekim modlarındaki ‘selective focus’ özelliği objeyi ön plana alıp tüm arka planı bulanıklaştırıyor. Bu modun kalitesi DSLR ile yapılan arka planı blurlu obje çekimlerine yaklaşır cinste. Drone ve GoPro kullanmadığım zamanlardaki tüm çekimleri bu telefon ile yapmaktayım. Zaman zaman DSLR’ı arasam da, şimdilik seyahat fotoğrafçılığı için yeterli diyebilirim.

Günlük kullanım için ise normal bir akıllı telefonda yaptığım her şeyi yapmaya devam ediyorum. Sosyal medya hesaplarımızın kontrolünden, kişisel görüşmelere, para çevirmekten, bütçe kontrolüne kadar herşey bu telefon üzerinden gerçekleşiyor.

 POWERBANK 10000mah

Piyasada yüzlerce farklı powerbank modeli var. Biz 10000mah olanlardan birini tercih ettik. Ben modeller arasında aman aman farklılıklar olacağını düşünüyorum. Açıkçası fiyatı bizi tatmin eden ilk modeli aldık. Tam kapasitedeyken telefonlarımızı 2şer kere şarj edebiliyor. Ayrıca GoPro ve Ipad şarjı için de kullanıyoruz. Şimdilik 1 tane ile idare ettik ve ikincisine ihtiyacımız olur mu bilemiyoruz.

FUJIFILM INSTAX MINI 8

Kasia’nın favori ekipmanı. Her zaman çantasında. Deklanşçre basıyor, 10 sn sonra fotoğraf baskısı elimizde. Filmleri biraz pahalı olsa da, anı biriktirmek için güzel yollardan bir tanesi. Çektiğimiz fotoğrafları sadece kendimize saklamıyoruz. Mesela birinin evinde misafir miyiz, çekiyoruz iki tane, bir tanesi ev sahiplerine diğeri bize hatıra.

Seyahat Sonrası Güncelleme: Bu ekipmanlara ek olarak seyahatimiz sürerken bir kaç ekleme ve çıkarma yaptık.

  1. Paraguay’daki elektronik pazarından Sony Alpha 6000 fotoğraf makinesi ve iki adet objektif aldık. Kasia’nın kullandığı Fujifilm X20’yi bizi ziyarete gelen bir arkadaşımızla eve gönderdik.

2. Seyahatin 18. ayında ayakkabılar pert oldu. Yine iyi dayandılar diyebilirim. Her gün giy çıkar, yağmur, çamur, ıslak, kuru demeden severek kullandım Columbia Peakfreak Nomad Waterproof‘u. Ancak Kolombiya’da artık dayanamadılar ve bir tarafı patladı. Bunun üzerine Bogota’dayken daha hafif bir yürüyüş ayakkabısı edindim. Seyahatten sonra bu patlayan ayakkabının aynısından bir çift daha edindim.

3. Microsoft Surface 3’ten memnundum ancak daha seyahatimizin 4. ayında ekranını kırdım. Tayvan’da bir yerde ekranı değiştirdik ama ondan sonra seyahatin sonuna kadar ekranda titreme ve ısınma sorunu yaşadık. Film dahi izleyemez olmuştuk. Bunun üzerine bir arkadaşımız bizi yine ziyarete geldiğinde eski Macbook pro’muzu getirdi. Hantallaştık ama seyahatin kalanını 2011 model macbook pro ve ekranı titrek Microsoft Surface 3 ile tamamladık. Kasia genelde macbook’u ben ise Surface’i kullandım. Bir daha bu kadar uzun seyahat edecek olsam, yine surface tercih etmeyi düşünebilirim.

4. Aynı iççamaşırlarını 1 sene kadar kullandıktan bazılarını yenilemek zorunda kaldım.

5. GoPro’yu su altı çekimleri haricinde neredeyse hiç kullanmadık.

6. Sırtçantalarımızdan çok ama çok memnun kaldık. Bunu ayrıca belirtmek istediğim için yazıyorum. 22 ay seyahat ettik ve bizle bütünleştiler diyebilirim.

7. Telefonlar ayrı bir konu. Seyahatimizin 8. ayında balina köpekbalıklarının fotograflarını daha derinden çekeyim diye Samsung s8+ ile 4 metreye dalmamla birlikte perte çıkardım. Normalde ufak su birikintilerinde ya da çok derinde olmayacak şekilde sualtı çekimler yapabiliyordum ama 4metreye dalmamalıymışım. Benim hıyarlığım. Bir ay sonra aynı telefondan bir tane daha sipariş ettik. Yani seyahatin başından sonuna kadar 1 ay hariç fotoğraf çekimlerimizin çoğunu bu telefon ile yaptık. Ben çok memnundum.

Kasia’nın iPhone SE’si ise kendi kendine bozuldu. Singapur’da Apple Store’da garanti kapsamında değiştirdik. Ancak 3 ay sonra bu sefer Şili’deyken denize düşürdü ve telefonun ekranı bozuldu. Arjantin’de merdivenaltı bir tamircide ekranı değiştirdik. Bir süre kullandı ama bu sefer de Panama’dayken telefon tamamen çöp oldu. Bunun üzerine Huawei P Smart aldık. Muhteşem bi telefon değil ama hala kullanıyor.

8. Drone ile bir kez Endonezya’da, bir kez de Bolivya’da kaza yaptık. Dolayısıyla pervanelerini bir kaç kez yenilemek zorunda kaldık.

9. Seyahatin ilk 8 ayında Quicksilver’ın parmak arası terliklerinden kullandım. Çok rahattı. Ancak Tayland’da iken artık altı eridiği için bir süre sonra kullanılmaz hale geldi. Bunun üzerine 2-3 dolara Filipinler’de uyduruk bir terlik aldım. Ancak o da çok dayanmadı. Sonra bir süre terliksiz yalınayak gezdim. Ülke falan değiştirdim yalınayak. Daha sonra Güney Amerika’da iken bu crocs denen plastik terliğin çakmalarından buldum bir pazar yerinde. 1 dolara aldım. Terlik o kadar uyduruk ki, 2 ayda altı eriyordu. Sonra her 2 ayda bir altı eriyen bu plastik terliği yenisiyle değiştirdim. Şansıma her ülkenin yerel pazar yerinde aynı terlik mevcuttu. Bir de rahattı ki sormayın. 2 ayda bir, 1- 2 dolara terlik yeniledim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz