Buz ve Ateş Diyarı İzlanda

8. Gün

Kıçımızın üstüne oturup, tüm seyahat boyunca yer değiştirmediğimiz tek gün bugündü. Tüm günü Akureyri içerisinde geçirdik.

Akureyri

Akureyri İzlanda’nın kuzeyinde bulunuyor ve şehre kuzeyin başkenti deniyor. Adanın Reykavik’in bulunduğu bölgeden uzak en büyük yerleşim yeri. Akureyri’de 2016 nüfus sayımına göre 18000 kişi yaşıyor. İklim olarak diğer bölgelere nazaran biraz daha ılıman ve bundan ötürü kıyısında bulunduğu körfez kışın donmuyor. Bu da şehrin deniz ticareti için önemli bir nokta olmasını sağlıyor. Türkiye’deki Çeşme ilçesi de bu şehrin kardeş şehri. (Bu da böyle bir gereksiz bilgi olsun)

Aslında şehirde ne yapacağımızı çok bilmiyorduk. Emre balinaları izleme turuna katılmak istiyordu. Bana ise bu etkinlik hiç cazip gelmiyordu. İnsanlar bu balina izleme etkinliğinden neden keyif alıyorlar, hala anlamış değilim. Neyse, konuştuk ve anlaştık. Emre öğleden sonra 2-3 saat sürecek olan bu tura katılacaktı ben de şehirde takılacaktım. Aslında pek gezilecek bir tarafı yok şehrin, kesişen iki cadde. Bir köşesi kıyafet mağazası, diğer iki köşesi restoran, bir köşesi de kitap kafe. Geceyi yine Akureyri’de geçirecektik. Önce birlikte biraz dolandık. Akureyri Sanat Müzesi‘ni ziyaret ettik, biraz alışveriş yaptık. Emre tur için ayrıldıktan sonra şehrin sokaklarında kendi başıma biraz yürüyüş yaptım, deniz kenarında taş sektirdim sonra da köşedeki bahsettiğim kitap kafeye gidip kitaplara göz gezdirdim. Emre turdan yanında başka bir kişiyle döndüğünde akşam olacaktı neredeyse.

Katie Emre ile turda tanışmış, Emre’de akşam yemek yemeyi teklif etmiş, geldi, tanışmış olduk. Genç bir İngiliz. Eğitimi ve yeni bulduğu işi arasında 3 haftalık bir boşluk yaratıp plansız programsız önce Reykavik’e gelmiş. Ardından ise hemen Akureyri’ye geçmiş. Burada da bir barda konaklama ve yemek karşılığında çalışmaya başlamış. Ben böyle kişilere oldum olası saygı besliyorum. Yani amaç gezip görmek değil, deneyimlemek ve işte Katie’de onlardan birisiydi. O sırada dönmesine 1 hafta daha vardı ama İzlanda’da geçirdiği 2 haftalık süreçte de adayı pek gezip göremediğinden yakındı. Geç saatlere kadar çalıştığını, akşamları kuzey ışıklarını izleme fırsatı dahi bulamadığını söyledi.

Bizim de aslında akşam yemeğinden sonra şehrin dışına doğru aracımızı sürüp, tekrar gökyüzünü izleme niyetimiz vardı. Katie’yi de davet ettik. Heyecanla kabul etti. Yemekten sonra bizim araca atlayıp şehirden kuzeye doğru 10 km kadar uzaklaştık ve güzel bir kuytu köşe bulup kuzey ışıklarını seyre başladık. Sanırım gökyüzünün en fazla parıldadığı akşam bu akşamdı. Harika bir şölen oldu bizim için. Gece geç saatlerde geri döndük şehre. Katie ile vedalaşıp geceyi geçirmek için tekrar açık otoparka geri döndük.

Aurora @ Akureyri
Aurora @ Akureyri
Aurora @ Akureyri

 

9. Gün

9. Gün Rotası

Tamam, backpacker değildik ama yine de sabah kahvaltımızı şehirdeki tek backpacker hostel olan Akureyri Backpackers‘da yapalım dedik. Asterix ismindeki ingiliz kahvaltısını aldığımı hatırlıyorum. Sanırım kişi başı 1600 ISK (50 TL) civarı bir şey ödedik. Kahvaltıdan sonra günlük rotamızı çizdik. Bir gün önce de durağan bir gün geçirmiş ve kendimize gelmiştik. Yani uzun süre araç kullanabilirdik.

1 no’lu anayolu kullanmadan önce kuzeye çıkmaya ve Tröllaskagi yarımadasının etrafında dolaşmaya karar verdik. Akureyri’den Hofsós’a kadar olan 140 km’lik yolu 3 saatte tamamladık. Manzara çok güzeldi. Bir çok derin vadi ile kesilen bu yarımada oldukça yüksek dağları da içinde barındırıyor. Yol boyunca bir kaç tane tek şeritli tünel var. İçinden geçerken duvarlar insanın üzerine üzerine geliyor. Ama değdi. Özellikle kıyı yolları çok hoşuma gitti. Hofsós’a vardığımızda vakit öğleni biraz geçiyordu. Burası küçük bir kasaba. Kuzeyin en eski ticaret bölgelerinden birisi imiş. Tarihi 15. yy.’a kadar dayanıyor. Kasabada 200 kişi yaşıyor. Biz burada çok oyalanmadık. Kısa bir molanın ardından tekrar yola koyulduk. Güneybatıdaki Sauðárkrókur’u da geçtikten sonra saat tekrar güneye yöneldik ve bir süre sonra tekrar 1 no’lu anayola çıktık. Bu noktadan sonra iki seçeneğimiz vardı. Ya 1. no’lu yolu takip edip sakin sakin adanın batısına geçecektik ve Reykavik’e kadar inecektik, ya da adanın kzueyini güneyine bağlayan F35 no’lu dağ yolunu tercih edecektik. Artık son bir kaç günümüzdü ve bir geceyi daha hiçliğin ortasında geçirme fikri cazip geldi. Aracımızı dağ yoluna sürdük. Artık o günkü hedefimiz adanın Vatnakökull’dan sonraki en büyük iki buzulu olan Langjökull ve Hofsjökull arasındaki Hveravellir bölgesine ulaşmaktı.

Hveraveillir

Bir kaç tanıtım yazısına göre burası dünyanın en güzel jeotermal bölgelerinden biri. Etrafta bir çok sıcak doğal su kaynağı, tüten volkan bacaları ve Kjalhraun isminde 8000 yıl önce oluşmuş bir lav alanı var. Bölge az öncede bahsettiğim gibi F35 numaralı froad üzerinde bulunuyor. Bu yol başından sonuna 200km uzunluğunda. Kuzeyden ya da güneyden bu yola girecekseniz öncesinde benzin deponuzu kontrol etmenizde fayda var. Kamp yerinde iki kulübe var ve biz geldiğimizde artık sezon dışı olması sebebiyle ikisi de kapalıydı. Biz de ertesi gün bölgeden ayrılırken kar yağıyordu ve bir kaç gün sonra da yollar tamamıyla trafiğe kapandı. Biz bölgenin kamp yerine ulaştığımızda saat 17:00’yi biraz geçiyordu. Etrafı biraz kolaçan edelim dedik. Park yerinin hemen yanında bir kulübe, onun arkasında ise tüten onlarca sıcak su bacaları vardı. Kulübenin arkasına dolaştığımızda bir doğal sıcak su havuzu ile karşılaştık. Havuz bu jeotermal bölgedeki kaynayan suların oluşturduğu ufak bir derenin yanında. Havuzda toplanan su çok sıcak olduğu için, havuza başka bir pompa ile eriyen karların soğuk suyunu karıştırıyorlar. Böylelikle içine girilebilir halde. İlk girdiğinizde sıcaklık biraz rahatsız etse de bir süre sonra alışılıyor. Havuzu gördüğüm an anladım ki o akşam keyfin merkezine yolculuk yapacaktık.

Hava buz gibiydi ama havuz sımsıcaktı. Kemiklerimize kadar ısındık desem yeridir. Saat 17:00 civarıydı ve güneş batmamıştı henüz. Bir tarafımızda buzul manzarası, diğer tarafımızda güneş batışı  ile havayı kararttık. Mangal mı yapsak diye düşündük ama bu soğuk havada havuzun dışında ıslak ıslak bu işle uğraşmak istemedik. Son üç dört dublelik rakımız kalmıştı. Havuza pompalanan buz gibi kar suyuyla rakı bardaklarımızı tamamladık. En yakın insan kilometrelerce uzaklıkta, etrafımızda tek bir ışık yoktu. Önce yıldızlar, sonra da kuzey ışıkları kendini gösterdi. Tüm akşamı doğal havuzun içinde anason kokusu ve kuzey ışıkları ile geçirdik. Gece araca döndüğümüzde ise yine kameralarımızı aldık, çekebildiğimiz kadar fotoğraf çektik.

10 YORUMLAR

  1. Fotograf ve videolar için kullandığınız ekipmanlar nedir acaba? (Makine, tripod vs.) Kıyafet önerileriniz nedir. Eylül-ekim için. Hava soğuk ama çok mu soğuk 🙂

    • Fotoğraflar için iPhone 6, Nikon D5100, Nikon AF-S DX NIKKOR 12-24mm f/4G IF-ED Zoom Lens, şu an adını dahi hatırlamadığım en hafifinden bir tripod kullandım.
      Eylül Ekim için akşamları soğuk olabileceğini düşünerek rüzgar geçirmeyen thermo bir şeyler yanınızda olsa iyi olur. Eğer camper ya da karavan tarzı bir yerde kalacaksanız içlik de almanızı öneririm. Yağmur çok büyük ihtimalle olacağı için yağmurluk ve rüzgarlık da olmazsa olmazlardan. Ekim başlarında özellikle kırsal kesimlere kar yağmaya başlar. Yani kar eldiveni gerekli değil ama eldiven, bere vs yanınızda bulunsa iyi olur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz